Skip links

Allah Yakındır – Khoda Nazdik Ast

“Hakk’ı arayana temiz bir kalp gerektir”

Bir film hakkında yazmak istedim bugün size. Belki ara ara yaparım bunu buradan.

Çok derin, çok etkileyici bir İran filmi. Mecazi aşktan İlahi aşka geçişi çok ince bir şekilde işlemişler. Leylâ’dan Mevlâ’ya gidişin hikayesi…

Bir şarkıyı dinlerken ve şarkıya uyarlanan bir kliple merak ettim izledim bu filmi. Muhammed Esfahani’nin bir şarkısı. Dinlemenizi tavsiye ederim. Önce o şarkıyı ve klibini paylaşayım sizinle. Sonra da film hakkında biraz konuşalım olur mu canlar?

Rıza halkın gözünde akılsız. Deli denilecek türden birisi. (Görünüşte öyle)  Belki de meczub… Ama o bambaşka bir akılla hareket ediyor hikaye boyunca. Bizlerin önemsediği akılla değil. Başka bir akılla. Tasavvufta bu akla akl-ı muad diyorlar. Hep diri olan bir akıl. Ölümü unutmayan, Allah’ı unutmayan bir akıl. Sürekli uyanık bir akıl.  Akl-ı meaş değil yani… Dünya’ya dalmış akıldır akl-ı meaş.  Pazar yerinde elmaya hiç ihtiyacı olmamasına rağmen hiç kimse yanına uğramadığı için mahzunlaşan küçük kızın tezgahındaki çürük elmaların hepsini kendisine aldıran bir akıl Rıza’nın aklı. Rıza çok cömert biri. Elindekileri de, kalbindekileri de harcamaktan çekinmeyen bir zenginliğe sahip. Saf, dürüst ve güvenilir. Köyündeki insanlar Rıza’yı pek aklı başında olmayan bir genç olarak biliyorlar. Rıza anayol selden zarar gördüğü için motosiklet-taksiciliği yaparak insanları gidecekleri yere taşımaktadır. Kulude köyünde bir okul var… Patika, çamurlu ıssız bir yol. O okula bir muallime atanıyor ve köye geliyor.

Rıza öğretmen hanımı görür görmez kalbine ve duygularına hakim olamıyor ve içten içe başlıyor onun aşk yolculuğu… Öyle bir aşk ki onu gerçekten divane ediyor. Her gün öğretmeni evinden motoruyla alıp köy okuluna götürüyor ve çıkışına kadar bekleyip geri evine bırakıyor.

Tabi beklerken de boş durmuyor ve okul camından gizli gizli dersleri izliyor. Öğretmenin dersini gizliden izleye izleye her anlattığını detayına kadar ezberliyor. Öğretmene olan aşkından anlattığı en basit su dersi bile anlamlı geliyor kendisine. Suya karşı bile bakışı değişiyor Rıza’nın.

Ve bir gün elinde çiçekle öğretmen hanımı almak için evinin önünde beklerken, dünyasının başına yıkıldığı o haberi alır; öğretmen hanım nişanlanmış, evlilik hazırlığı yapıyor… İşte Rıza’nın hayatının değiştiği o anlar başlar…

Bence filmi izlemelisiniz.

İşte beni de çok etkileyen filmdeki önemli konuşmalar;

Geldi üzerime üç keder bir anda; yalnızlık, esaret ve sevgilinin hasreti.
Yalnızlık ve esaretin çaresi var, ama sevgilinin hasreti.. 

Sevgilinin hasreti..

 Sevgilinin hasreti...

Beni âşık ettin ama vefâ etmedin,
Ey bânû cân!
Beni ayırdın aşkından sen,
Ey bânû cân!
Beni dünyada avâre bıraktın,
Ey bânû cân!
Ağaçlar şimdi çiçek açmaya başladı,
Ey bânû, bânû cân!

“Ey Aşk..! Ateşdir senin nesebin..
Niteliğin dumandır, kaynağın ise rüzgar..
Su, tufâna dönüştü.. Toprak da küle..
Senin kokunla ateş rüzgara karıştı…
Şirinsiz her saray, bi-sütûn gibi viranedir..
Ferhatsız her dağ bir saman çöpüdür rüzgarda…
Yedi nesil öteye, tüm atalarımız gamdı..
Bize miras kalan hep sonsuz keder oldu..
Rüzgar esince toprağımızdan senin kokun geliyor..
Sadece sen kalacaksın, biz hepimiz gidince…”

‘Yüreğim kanıyor.’

Ama heyhat!… Bu yaraya merhem yok!

Seyyid Yahyâ – Görünüşe bakılırsa ona tutulmuşsun…

Rızâ cân – Tutulmak da nedir  Seyyid Yahya?

Seyyid Yahyâ – En güzel olanı sevmektir. Aşk ateşini gönlünde yakmaktır. Yani kalp gözün ve kulağının açılmasıdır…

Rıza cân – Çok üzülüyorum… Sen de hiç üzüldün mü peki?

Seyyid Yahyâ – Ben hayatım boyunca hep aşıktım Rıza cân!

Rıza cân – Muallim Hanım buraya geliyor mu ki? Onu sen de mi gördün???

Seyyid Yahyâ – Hayır tabi ki Rıza cân. Benim öğretmenim okuma-yazmayı değil, aşkı öğretiyor! Leylâ’ya âşık olmayı…

Herkes aşk sanatını öğrenemez..
Bu avı her avcı yakalayamaz..
Aşk kaabiliyet ister..
Hakk’ı arayana temiz bir kalp gerektir..
Aşk ilk önce maşukta belirir.
Ki, âşık, öteleri görsün.

Seyyid Yahyâ – Nereye gidiyorsun, rıza ? Tamamen hazırlanmışsın.

Rıza cân – Leyla’nın peşinden gidiyorum, Seyyid Yahya. Leylayı arıyorum.

Seyyid Yahyâ – O Leyla sana zaten kendi ayağıyla geldi.

Rıza cân – Başka bir Leyla’yı arıyorum. Kimsenin benden alıp götüremeyeceği. İstediğim zaman, kendisiyle konuşabileceğim, bize her şeyden daha yakın olanı.. Eğer aşık olursan, başka kimseye muhtaç olmayacağın (o Leylâ’yı)…”

Bu karşılıklı konuşmalarda beni en çok etkileyen de ; seyyid Yahyâ’nın “ben hep aşıktım” dediğinde Rızâ’nın safça, masumane olarak ” öğretmen hanımı sen de mi gördün, o da buraya mı geliyor” karşılığı olmuştu. Hani Taşlıcalı Yahyâ’nın bir beyiti vardı ya (Bakın tevafuk, bu da Yahya) ;

Kaşki sevdiğimi sevse kamu halk-ı cihân

Sözümüz cümle hemân kıssa-i cânan olsa

Keşke bütün cihan halkı benim sevgilimi sevse de sevgiliden başka
konuşulacak bir konu kalmasa, her söz sevgilinin bir başka halini,
bir farklı tavrını anlatsa…

Hakiki, gönülden sevgi öyledir işte… Bir anda her yer yâr oluverir…

Vesselam…

Loading

Bir yorum yaz

Bu web sitesi, web deneyiminizi iyileştirmek için tanımlama bilgilerini kullanır.
Anasayfa
Yazılar
Şiirler
Dilde Gam Var